Dereler Denizleri Kirletiyor, Gerçekler Gizleniyor!

Baran BOZOĞLU   29.06.2014

Yaz aylarının gelmesi ile birlikte deniz kenarında tatil yapan yurttaşlarımızın sayısı artmıştır. Yoğunlaşmanın olması ile birlikte denizlerde yaşanan kirlilik oranı ve kirliliğe dair farkındalıklar artmaktadır.


DENİZLERİMİZDEKİ KİRLİLİK GİZLENİYOR MU?

Yaz aylarının gelmesi ile birlikte deniz kenarında tatil yapan yurttaşlarımızın sayısı artmıştır. Yoğunlaşmanın olması ile birlikte denizlerde yaşanan kirlilik oranı  ve kirliliğe dair farkındalıklar artmaktadır.

Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan çalışmayla sahillerde yapılan analizler yuzme.saglik.gov.tr adresinde yayımlanmakta ve özellikle 2014 yılındaki analiz sonuçlarında yüzme suyu kriterleri kapsamında bakılan mikrobiyolojik faaliyetlerin oldukça az olduğu, birçok alanda ise hiç mikrobiyolojik faaliyete rastlanmadığı görülmektedir.

 

ÇELİŞKİLERLE DOLU VERİLER!

Yüzme suyu kriterleri “Yüzme Suyu Kalitesi Yönetmeliği”nde belirtilmektedir. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın ölçüm yaptığı veriler yalnızca “Toplam Koliform, Fekal Koliform, Fekal Streptekok” parametrelerini kapsamaktadır.

Mineral yağ, ağır metal, entero virüsler, salmonella, renk, pH, toplam fenol, çözünmüş oksijen gibi insan ve deniz ekosistemini etkileyen parametrelere dair ölçümler yapılmamakta ve Bakanlığın internet sitesinde paylaşılmamaktadır.

Öte yandan, 2013 yılında yapılan ölçümlerde benzer tarihlerde kirli görünen koyların 2014 yılında hiç kirlilik göstermemesi (mikrobiyolojik analizlerin sonucu “0” çıkmaktadır.) dikkat çekicidir.

Birçok kentte arıtma tesisi olmadığı ve bu kentlerin bir kısmının derelere evsel ve endüstriyel atıksu deşarj ettiği, bu derelerin denize boşaldığı, bazı kentlerin de doğrudan atıksularını denize deşarj ettiği bilinmesine rağmen, mikrobiyolojik aktivitenin 0 olarak ölçülmesi, çelişkili bir durumdur.

BALIKESİR ORJEN SİTESİNDE KİRLİLİK GÖZLE GÖRÜLÜRKEN, BAKANLIK SONUÇLARINDA GÖRÜLEMEMİŞTİR(!) 

Balıkesir Orjen Sitesi’ne dair Odamıza da birçok şikayet gelmiştir. Fotoğraflarda da görüleceği üzere sahilde ve denizde kirlilik olduğu görülmektedir. Aynı zamanda kötü kokular olduğu ve denize dökülen Havran Çayı’nda da fosseptik ve sanayi atıkları olduğu vatandaşlar tarafından tespit edilmiştir.

orjen_2013

Balıkesir İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü ise şikayetlere cevap vermekten uzak kalmaktadır. Vatandaşların şikayetleri göz ardı edilmektedir. İl Müdürlüğü, Mayıs ayı içerisinde denetimler yaptığını belirterek Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği kapsamında atıksu deşarj kriterlerinin sağlandığını belirterek, 3 adet hayvancılık tesisinden sadece birisinin Havran Çayına atıksu deşarj ettiğini belirterek 43 bin TL ceza kesildiğini belirtmiştir. Havran Belediyesi’nin de atıksularının Havran Çayına karıştığı vurgulanmıştır. Öte yandan zirai mücadele ilaçlarının, zeytincilik faaliyetlerinin yağan yağmur ile Havran Çayı’nı kirletebileceği, uzun zamandır kaçak evsel ve endüstriyel atıkların Havran Çayı’nın dibinde biriktiği ve koku yaptığı çözümün DSİ 25. Bölge Müdürlüğü tarafından üretilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Yani açıkça çözüm üretilmediği, sadece inceleme yapıldığı, bilinen gerçeklerin bir kez daha bu yazıda belirtildiği görülmektedir.

İl Müdürlüğünün yazısı özetle, Havran Çayı’nın kirlendiğini, bu kirliliğin denize taşındığını ve sorumlu kurum olan DSİ 25. Bölge Müdürlüğü’nün görevini yapmadığını ortaya koymuştur.

Bakanlıklar, ilgili kurumlar derelerin ve denizlerin kirliliğinin önlenmesi konusunda aciz durumdadırlar!

1- Çok başlı çevre yönetiminin, su yönetiminin işlemediği açıkça görülmekte, kurumlar arası görev çakışmaları, iletişimsizlik bu örnekte de ortaya çıkmaktadır.

2- Kirleten öder prensibinin tek başına sorunları çözmediği ve kesilen cezaya rağmen söz konusu tesisin halen çevreyi kirletmeye devam ettiği açıkça görülmekte, İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nün çaresizliği ortaya çıkmaktadır.

3- Halen belediyelerin alt yapı ihtiyaçlarını karşılayamadığı, 21. YY’da arıtma tesisi, kanalizasyonu olmayan yoğun nüfusun olduğu bölgeler olduğu görülmekte, ülkemizde çevre politikasının kamu yararından uzak olduğu açıkça görülmektedir.

4- Şuan bile söz konusu çayın kirlenmeye devam ettiği, kaçak deşarjların ise halen tespit edilmediği yazıdan anlaşılmaktadır.

SAĞLIK BAKANLIĞININ VERİLERİ GÜVENİLİR Mİ?

fotoğraf 1 (1)

Balıkesir Orjen sahili sadece bir örnektedir. İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nün açıkça atıksu kirliliğini kabul etmesine rağmen, deniz de yapılan ölçümlerde mikrobiyolojik faaliyete rastlanmaması ölçümlere dair şüpheleri gün yüzüne taşımaktadır.

Öte yandan, 2013 yılında Sağlık Bakanlığı’nın yüzme suyuna dair yaptığı ölçümlerde kirlilik görülmesine rağmen 2014 yılındaki ölçümlerde herhangi bir kirliliğe rastlanmadığı belirtilmektedir.

Sağlık Bakanlığı’nın laboratuvarları yüzme suyu analizleri için yetersizdir. Ülkemizde çevre kirliliğinin artması, kuraklığın kronikleşmeye başlaması ile deniz kirliliği daha da artacaktır. Turizmin önemli bir kaynak olması ve yurttaşların yaz tatillerini deniz kenarında geçirmeleri nedeniyle yüzme suları daha titizlikle incelenmeli, ölçüm yapan laboratuvarların akreditasyonu sağlanarak, bu alandaki yatırımlar geliştirilmelidir.

Ölçüm parametrelerinin sadece 3 mikrobiyolojik parametre ile sınırlandırılmış olması ise büyük bir hatadır. Halk sağlığının korunmasından sorumlu olan bir Bakanlığın halkın sağlığını tehdit edebilecek olan kirlilik parametrelerini incelememesi, yoğun gemi trafiği olan, tankerlerden kaynaklı kirliliğin gözlendiği bir bölgede, yağ, ağır metal, oksijen ihtiyacı gibi önemli kirlilik parametrelerini incelememesi kabul edilemez. Bu yanlıştan biran önce dönülmeli, halk sağlığını dert eden bir yaklaşımla, ölçüm parametreleri genişletilmelidir.

Denize akan derelerin kalitesinden ve ıslahından Orman ve Su İşleri Bakanlığı, derelere verilen atık oranından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve denizin yüzme suyu kalitesine dair Sağlık Bakanlığı sorumludur.  Bu çok başlı yapının ülkemizdeki su kalitesini yönetmesi mümkün değildir.

Su kriziyle karşı karşıya kaldığımız bir dönemde, yer altı sularının, yüzeysel suların ve deniz sularının korunması hayati öneme sahiptir.

Baran BOZOĞLU

Çevre Mühendisleri Odası

Yönetim Kurulu Başkanı

Dr. Baran Bozoğlu TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı © 2019

Menü

Sosyal Medya Hesaplarımız